İlyas Bey Külliyesi, Menteşe Beyliği'nin başkentliğini yapmış, günümüzde kısmen de olsa beylikler dönemi şehir dokusunu koruyan balat'ta inşa edilmiştir. Xııı. Yüzyılın ikinci yarısında Menteşe Beyliği topraklarına katılan antik Milet (Miletos) kenti üzerine kurulan Balat, 1391 yılında Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1402 yılındaki Ankara Savaşı’nı Osmanlılara karşı kazanan Timur, diğer Anadolu Beyleri’nin yanı sıra Menteşe Beyi İlyas Bey'e de topraklarını geri vermiştir.
12 yıllık bir aradan sonra tekrar Menteşe Beyliği'nin başına geçen İlyas Bey kendi adıyla anılan İlyas Bey Camii'ni inşa ettirmiştir. Kuzey cephesinin ortasındaki kemer alınlığında yer alan üç satırlık inşa kitâbesinden, yapının inşasına Şücaeddin İlyas Bey tarafından, 1404 yılının Mayıs - Haziran aylarında başlandığı anlaşılmaktadır. Bazı kaynaklar; cami, medrese ve hamamların eş zamanda inşa edildiğini ileri sürse de, yapım teknikleri açısından oldukça farklı özellikler göstermeleri nedeniyle bu durum kuşkuludur.
Bu yapı grubu içinde hamamlar (a ve b) kısmen, cami (d) ise büyük ölçüde özgünlüğünü koruyarak günümüze ulaşmıştır. Medresenin (e) ise özellikle üst örtüsüne ait izler bugün yitirilmiş durumdadır. Alanda işlevleri tartışmalı yapı kalıntıları bulunmaktadır. Kuzeydoğudaki yapı kalıntısı olasılıkla külliyenin özgün giriş kapısıdır. Alandaki iki hamam ise, cami ve medresenin bulunduğu kesimin kuzeydoğusunda, sırt sırta yer almaktadır. Alan içine yayılan hazirelerde önemli ve nitelikli mezar taşları vardır.
Yapılar
İLYAS BEY CAMİİ (D YAPISI)
'Koca Camii' ve 'Cuma Camii' olarak da bilinen yapı, mimarî biçimi, özgün cephe tasarımı, bezemeleri, taş işçiliği ve inşa tekniği ile beylikler dönemine ait tek kubbeli camilerin en görkemlilerindendir. Son cemaat yeri bulunmayan İlyas Bey Camii, üç yönden medrese birimleri ile kuşatılmış şadırvanlı bir avlunun güneyinde yer alır. Caminin dış ölçüleri 18.22 x 18.33m, iç ölçüleri 14.06 x 14.14m, duvar kalınlığı ise 2.05 – 2.15m’dir. Kare plânlı yapı, geçişleri tromplarla sağlanmış 14.00m çapında bir kubbe ile örtülüdür. Kubbenin yerden tepe noktasına olan yüksekliği 21.47m’dir. Bazı kaynaklarda, özgününde kubbenin bakır ile kaplı olduğu belirtilmektedir. Caminin beden duvarları, kubbe kasnağının yarısına kadar Milet harabelerinden alınan devşirme mermer bloklarla kaplanmıştır.
Caminin en önemli cephesi girişin de sağlandığı kuzey cephesidir. Taçkapı büyük bir eyvan şeklinde düzenlenmiş, iki mermer sütunla bursa kemerli üç bölüme ayrılmıştır: ortadaki geniş bölüm giriş açıklığı, yanlardaki iki bölüm ise mermer şebekeli levhalar içeren birer pencere olarak düzenlenmiştir. Caminin kapı kanatları bugün yoktur; ancak, yapının eski resimlerinden, ahşap kanatlı bir kapısı olduğu anlaşılmaktadır. Doğu, batı ve güney cephelerinde, farklı biçimlerde süslenmiş; alttakiler parmaklıklı, üsttekiler şebekeli olmak üzere iki sıra halinde düzenlenmiş ikişer dikdörtgen pencere bulunmaktadır. 7.37m yükseklikte ve 5.12m enindeki muhteşem mermer mihrap, başlı başına bir şaheserdir. Mihrap süslemesinde, bitkisel ve geometrik süslemelerin yanı sıra, yazı da kullanılmıştır. İlyas Bey Camii, zengin taş süslemeleriyle dikkat çeken bir yapıdır. Başta taçkapı ve mihrap olmak üzere doğu, batı ve güney cephelerindeki tüm pencerelerin alınlıklarında ve alt sıra pencerelerinin tavanlarında, oymalı ve kakmalı bitkisel, geometrik süslemeler ile yazı şeritlerine yer verilmiştir. Kakma teknikli süslemelerde renkli taşlar ve çiniler kullanılmıştır. Yapıda inşa kitâbesinin yanı sıra dinî içerikli onbir kitâbe daha bulunur.
Bilindiği kadarıyla ilk kez 1905 yılında onarılan yapının kubbesi eski tip oluklu kiremit ile sekiz mahyalı olarak kaplanmıştır. 1955 yılındaki yer sarsıntısı sırasında tek şerefeli ve silindirik gövdeli minaresi yıkılan cami 1958 yılında kısmen onarılmıştır. Ayrıca, 1955 – 1972 yılları arasında da çeşitli müdahaleler görmüştür.
MEDRESE (E YAPISI)
Külliye içinde cami ve medresenin konumlanışı mimarî açıdan dikkat çekicidir. Doğu kanadı 23.56 x 6.24m ve batı kanadı 27.56 x 6.05m olan ve caminin kuzeyinde yer alan medrese, 'u' plânlıdır. Cami ile karşılıklı konumlanan eyvan biçimindeki dershane, 6.82 x 6.80m boyutlarında, kubbeyle örtülü bir mekândır. Burası, medresenin özgün üst örtüsü mevcut tek mekânı niteliğindedir. Medreseye girişi sağlayan iki açıklık olmasına rağmen, esas giriş avlunun kuzeydoğu köşesinde ve balat harabeleri yönündeki kapıdır. Medresenin büyük kısmının Milet'in antik yapı kalıntılarına ait kabayonu taşlar ve mermer bloklarla inşa edildiği görülmektedir. Dershane mekânının tuğla ile inşa edilmiş özgün kubbesi alaturka kiremitlerle kaplıdır. Medresede, dershane mekânı dışında toplam 12 öğrenci hücresi vardır. Hücrelerin düz ahşap tavanla örtülü olduğu sanılmakla birlikte, 1970 yılında gördüğü niteliksiz onarım nedeniyle söz konusu hücreler özelliklerini büyük ölçüde kaybetmiş ve üst örtülerine ilişkin hiçbir iz kalmamıştır. Yapının doğu ve batı kanatlarının ortasında karşılıklı olarak yer alan iki büyük hücrenin yüksekliklerinin diğer hücrelerden daha fazla olduğu ve iki katlı oldukları anlaşılmaktadır.
Avlunun ortasında bir şadırvan yer almaktadır. Bugün harap durumda olan şadırvanın dört devşirme sütun ile taşınan bir üst örtüye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca şadırvanın kuzeybatısında bir kuyu ile yalak olarak kullanıldığı anlaşılan antik döneme ait bir lahit bulunmaktadır.
HAMAMLAR (A VE B YAPILARI)
Cami ve medresenin kuzeydoğusunda yer alan biri büyük diğeri küçük iki hamamın 15. Yüzyılda Menteşe Beyi İlyas Bey tarafından inşa ettirildiği öne sürülmektedir. Büyük hamam "erkekler hamamı", küçük hamam "kadınlar hamamı" olarak da anılmaktadır. Her iki hamamın da beden duvarları kabayonu taşlarla, kubbe ve tonozları ise tuğlayla inşa edilmiştir.
Büyük hamam, doğuda yer alan dikdörtgen plânlı bir soyunmalık mekânı ile bu mekânın batısına yerleştirilmiş aralık, ılıklık ve sıcaklık mekânlarından ve su deposundan oluşmaktadır. Yapının soyunmalık mekânı, 1991 yılında yapılan kazı ve temizlik çalışmaları sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Dikdörtgen plânlı mekânın düz ahşap tavanla örtülü olduğu anlaşılmaktadır. Yapının diğer mekânları, üst örtüleri dışında büyük ölçüde sağlamdır. Kare plânlı ılıklık mekânı ile bu mekândan ulaşılan tıraşlığın birer kubbeyle, tuvaletin ise tonozla örtülü olduğu anlaşılmaktadır. ‘t’ şeklindeki plâna oturan sıcaklık mekânı, üç eyvanlı ve iki köşe hücreli bir şemaya sahiptir. Eyvanlar tonozla, köşe hücreleri ve sıcaklığın orta bölümü ise birer kubbe ile örtülmüştür. Yapının 1991 yılında ortaya çıkarılan soyunmalık mekânı ile sıcaklık mekânının kuzeydoğu hücresi dışındaki tüm mekânların zemin döşemeleri sökülmüştür. Soyunmalığın ve kuzeydoğudaki hücrenin zeminleri devşirme mermerlerle kaplıdır. Kuzeydoğudaki hücrede, 1991 yılı çalışmaları sırasında iki adet özgün mermer kurna da ortaya çıkarılmıştır. Duvarlarındaki sıva üzerine baskı tekniğiyle oluşturulmuş bitkisel bezemeli süsleme izleri, örneğine az rastlanan özgün karakterde yapı öğeleri olarak dikkati çekmektedir.
Küçük hamam; kare plânlı bir soyunmalık, dikdörtgen plânlı bir ılıklık ve kare plânlı bir sıcaklık mekânı ile kare plânlı bir halvet hücresi ve su deposundan oluşmaktadır. Yapının soyunmalık mekânı da, büyük hamam'ın soyunmalığı gibi 1991 yılında ortaya çıkarılmıştır. Üzerinin düz ahşap tavanla örtülü olduğu tahmin edilmektedir. Ilıklık mekânı bir tonozla örtülüdür; sıcaklık mekânının ve halvetin ise birer kubbe ile örtülü olduğu izlerden anlaşılmaktadır. Yapının batısında yer alan dikdörtgen plânlı su deposu, bir tonozla örtülüdür. Büyük hamam'da olduğu gibi, küçük hamam'da da sıcaklık mekânı ve halvet duvarlarında yer yer baskı teknikli süslemeler bulunmaktadır. Büyük hamam'dan farklı olarak küçük hamam'da tıraşlık bölümü bulunmamaktadır. İki yapı arasındaki diğer bir fark da su deposunun, küçük hamam'da yapının dikdörtgen plânlı kütlesinin dışında ve ona yapışık; büyük hamam'da ise yapı kütlesinin içinde bulunmasıdır.
* Sağ sütunda kullanılan resimlerin telif hakkı Alman Arkeoloji Enstitüsü'ne (DAI) ait olup İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün katkılarıyla yayınlanmaktadır.
|